Tarihi Atatürk-Stalin gerginliği – Sabah Gazetesi 10.11.2008
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’nca düzenlenen “10 Kasım Atatürk’ü Anma Töreni”yle, ölümünün 70. yılında bir kez daha anıldı.
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Sadık Tural burada yaptığı konuşmada, Atatürk ve Stalin’in arasında yaşanan bir olaya ilişkin Sovyetler Birliği’nin gizli arşivinden alınmış bir belgeyi açıkladı.
Olayın, Atatürk’ün 1936 yılında Ankara’da Rus Büyükelçiliğinin verdiği bir resepsiyona gitmesiyle yaşandığını belirten Tural, Atatürk’ün resepsiyona gece saat 01.30’da, şahsi dostları ve manevi kızlarıyla ve zeybek çaldırmak üzere yanında getirdiği müzisyenlerle gittiğinin bilindiğini söyledi.
Bundan sonraki olayların 1952 yılında bir İstanbul gazetesinde yayınlananlardan farklı olduğunu, kendisindeki belgenin Sovyetler Birliği’nin gizli arşivinden alındığını ve Stalin’in kendi imzası ve yazıları olduğunu ifade eden Tural, olayı şöyle aktardı:
“Buna göre, Gazi Paşa, Rusya Büyükelçiliğine bir soru soruyor. “Cumhuriyet Bayramımız dolayısıyla sizin lideriniz beni niçin kutlamadı?’ O zamanın Büyükelçisi Karahan, Cumhurbaşkanları Kalinin kendilerini kutladığını söylüyor. Atatürk’ün cevabı müthiş; “Sizin Cumhurbaşkanınız, aynı zamanda önderiniz midir?’ Cevap, “Hayır’. Atatürk soruyor; “Önderiniz kim?’ Cevap; “Stalin’. Atatürk; “Öyleyse, o beni kutlayacak. Ben ülkemin hem Cumhurbaşkanı, hem önderiyim. Kalinin değil, bana kutlama mesajını Stalin göndersin’ diyor.
Büyükelçi Karahan, Atatürk’ün Stalin’i doğrudan aramasını isteyerek, bu işe karışmak istemediğini söylüyor. Atatürk de bunun üzerine: “Niçin ben ilk adımı atayım’ dedikten sonra, tarihi cümleler geliyor:
“Ben bunu ancak eşit şartlarda yapabilirim. Eğer beni kabul ettiklerini hissediyorsam yapabilirim. Başka türlü işlerine evet diyemem. Sizin biliyorum, güçlü ve mekanize edilmiş büyük ordunuz var ve ondan korkmuyorum, sizlerden korkmuyorum. Benim arkamda 18 milyon halkım var. Benim emretmem yeterlidir. Halkım arkamdan nereye isterse gelir. Ben çok zarar verebilirim, elbette bunu hiçbir zaman yapmam, çünkü benim sözüm, benim dostluğum gibi kutsaldır.'”
Atatürk ile Büyükelçi’nin bu diyalogu “çok gizli” damgası ve “Stalin ile Molotov tarafından okunması” notu ile eklenerek Stalin’e sunulduğunu belirten Tural, Stalin’in Atatürk’ün sözlerini okuduktan sonra, “Dostumuz, Atatürk’ün sözleri ilgiyle, dikkatle okunsun” dediğini kaydetti.
Tural, “O tarihlerde dünyanın yüreğini hoplatan Stalin’in Atatürk konusunda daima dikkatli olduğu, Atatürk ölünceye kadar Türkiye aleyhine hiçbir şeyi açıktan söylemediği gerekçesini, buradan aldığı hususunu arz ediyorum” diye konuştu.
“BOŞ KONUŞMALARIN NEDENİ ZİHNİYET ZAYIFLI?I”
Devlet Bakanı Mehmet Aydın ise konuşmasında, Atatürk’ün insanı güç anlayışı üzerinde durdu. toplum olarak bugün karşı karşıya olunan durumun, belgesiz, bilgisiz iddiaların, boş denebilecek konuşmaların, tutarlığı, evrenleştirme kabiliyeti olmayan argümanların temelinde bilimsel zihniyetin zayıflığının yattığını söyleyen Devlet Bakanı Aydın, “Söz konusu zayıflık bilimsel ve toplumsal hayatımızın her yönünü, son derece olumsuz şekilde etkilemekte, zaman zaman toplumsal gerginliklere kapı açmaktadır” dedi.
Burada Atatürk’ün “Fikri güç” anlayışının önem kazandığını belirten Aydın, ikinci olarak da bireyin gelişmesindeki asli rolün “irade gücüdür” olduğunu ifade etti.
Aydın, bu istikamette ilerleyecek bir bireyin önüne çıkabilecek en büyük engelin Atatürk’ün ifadesiyle “zayıf kalpli, zayıf muhakemeli, zayıf iradeleri insanların tedbir adı altında görecekleri engellemeler” olduğunu söyledi. Aydın, “Atatürk’e göre, her fert, istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine has siyasi bir fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin icapları yapmak veya yapmamak hak hürriyetine maliktir. Kimsenin hiç birine, vicdanına hakim olunamaz, Vicdan hürriyeti mutlak ve tecavüz edilemez” diye konuştu. Bu ifadeleri destek alarak son insani gücün içtimai kuvvetleri olduğunu belirten Aydın, “İçtimai kuvvetlerin görevi ise toplumsal inşa gücünü devreye sokmak, ortak akla ve iradeye ulaşmanın imkanlarıyla yola koyulmaktır” şeklinde konuştu.